
Telesterion
Ritüel nedir? Binlerce yıl önce ritüel neydi ve bugün nedir? Ritüel uygulamalar antik çağda yaşayan insan için ne anlama geliyordu ve modern zamanlara nasıl aktarıldı? Bazı bilim insanları ritüellerin psişemizde saklı/yerleşik olduğunu, adeta ritüel uygulamalar tarafından etkinleştirilen, doğal düzenleyici mekanizmalara sahip olduğumuzu söylüyor.
Bu dürtüler ve mekanizmalar, ritüellerin insanoğlunun günlük yaşamının ayrılmaz bir parçası ve toplumun işleyişinin bir mekanizması olduğu ilkel ve antik çağlardan gelmektedir. O zamanlar ritüeller daha önce olanla, sonradan olan; bireyin geçmişte kim olduğu ve ne olmaya doğru ilerlediği aralıkta bir sınır, bir geçiş alanı yaratmak açısından hayati önem taşıyordu. Mevsimsel ritüeller veya ekim ve hasat ritüelleri gibi ritüeller, sosyal toplanmalar ve zamanın geçişine işaret etmek için çok önemliydi. Bu nedenle, zamanla insan psişesinde ritüellerin içerdiği kutsallığa duyulan bir ihtiyaç gelişmiştir. Modern toplum, ritüelleri bekarlığa veda partileri, reşit olma partileri, mezuniyet törenleri şeklinde kapsamaya çalıştı. Bu sosyal süreçler bir durumdan diğerine geçişi işaret etse de ritüellerin sahip olduğu nitelik ve bağlamdan yoksundur ve dolayısıyla psikolojik ihtiyaç karşılanmaz.
En eski (ve az da olsa belgelenmiş) ritüellerden biri Demeter'in ritüeli veya Eleusis gizemleridir. (Bu) gizemler insanlığın (yazılı olan) en eski ve en uzun süreli ritüellerinden biridir; hasat döneminde Atina dolaylarında gerçekleşen, Atina ile Demeter'in tapınağı Telesterion'un bulunduğu Eleusis arasında 8 günlük bir yürüyüşten oluşan bir ritüeldi.
Davetli sanatçılar: Porter Ellerman, Oana Talina, Lucía Callén (Lucía Sombras), Alina Tofan, Ana R. Espejo
Video: Ainara García, Alberto Monreal

Sprout 2023
ArtForest çalışıyorum.
Fotoğraflar: Ainara García
ArtForest çalışıyorum.
Fotoğraflar: Ainara García
ArtForest çalışıyorum.
Fotoğraflar: Ainara García




Doğanın Ana Tanrıçaları
Uzun yıllardır bereketin, bolluğun, anneliğin simgesi olan Ana Tanrıça heykelcikleri buluntularından yola çıkarak üretimler yapmaktayım. Casa Algaia’da bulunduğum süre içinde Aguarón’un verimli topraklarına, sanatçıların yaratıcılıklarına, güçlü ve korkusuz kadınlara atıfta bulunarak Ana Tanrıçaların yeni versiyonlarını yapmak istedim. Ortaya çıkan Ana Tanrıçalardan bazılarının isimleri şu şekildedir; Geyik Kadın-Hayvanlar Tanrıçası, Deniz kızı, Keskin Tanrıça, Turkuaz Tanrıça, Tarihi Mavi Aguarón Tanrıçası, Geri Dönüşüm Tanrıçası, Bahçıvan-Bahçeler Tanrıçası ve Kırlangıç-Kuşlar Tanrıçası.
12 adet Ana Tanrıça figürü, Aguarón’un çöp depolama alanında bulduğum kırık seramik tabaklar, fayans, metal parçalarından ve ayrıca Casa Algaia arazisi içinde bulduğum plastik kapaklar, taşlar, çam kozalakları, ağaç kabukları ve dallarından meydana gelmiştir. Bu malzemeler renkli teller ile düzenlenip birleştirilmiştir. Bütün bu farklı Ana Tanrıça figürleri el yapımı Ağaç Yerleştirmesi üzerine asılarak “Samanyolu” isimli alanda sergilenmiştir.
Fotoğraflar: Ainara García, Selin Göksel
Uzun yıllardır bereketin, bolluğun, anneliğin simgesi olan Ana Tanrıça heykelcikleri buluntularından yola çıkarak üretimler yapmaktayım. Casa Algaia’da bulunduğum süre içinde Aguarón’un verimli topraklarına, sanatçıların yaratıcılıklarına, güçlü ve korkusuz kadınlara atıfta bulunarak Ana Tanrıçaların yeni versiyonlarını yapmak istedim. Ortaya çıkan Ana Tanrıçalardan bazılarının isimleri şu şekildedir; Geyik Kadın-Hayvanlar Tanrıçası, Deniz kızı, Keskin Tanrıça, Turkuaz Tanrıça, Tarihi Mavi Aguarón Tanrıçası, Geri Dönüşüm Tanrıçası, Bahçıvan-Bahçeler Tanrıçası ve Kırlangıç-Kuşlar Tanrıçası.
12 adet Ana Tanrıça figürü, Aguarón’un çöp depolama alanında bulduğum kırık seramik tabaklar, fayans, metal parçalarından ve ayrıca Casa Algaia arazisi içinde bulduğum plastik kapaklar, taşlar, çam kozalakları, ağaç kabukları ve dallarından meydana gelmiştir. Bu malzemeler renkli teller ile düzenlenip birleştirilmiştir. Bütün bu farklı Ana Tanrıça figürleri el yapımı Ağaç Yerleştirmesi üzerine asılarak “Samanyolu” isimli alanda sergilenmiştir.
Fotoğraflar: Ainara García, Selin Göksel
Uzun yıllardır bereketin, bolluğun, anneliğin simgesi olan Ana Tanrıça heykelcikleri buluntularından yola çıkarak üretimler yapmaktayım. Casa Algaia’da bulunduğum süre içinde Aguarón’un verimli topraklarına, sanatçıların yaratıcılıklarına, güçlü ve korkusuz kadınlara atıfta bulunarak Ana Tanrıçaların yeni versiyonlarını yapmak istedim. Ortaya çıkan Ana Tanrıçalardan bazılarının isimleri şu şekildedir; Geyik Kadın-Hayvanlar Tanrıçası, Deniz kızı, Keskin Tanrıça, Turkuaz Tanrıça, Tarihi Mavi Aguarón Tanrıçası, Geri Dönüşüm Tanrıçası, Bahçıvan-Bahçeler Tanrıçası ve Kırlangıç-Kuşlar Tanrıçası.
12 adet Ana Tanrıça figürü, Aguarón’un çöp depolama alanında bulduğum kırık seramik tabaklar, fayans, metal parçalarından ve ayrıca Casa Algaia arazisi içinde bulduğum plastik kapaklar, taşlar, çam kozalakları, ağaç kabukları ve dallarından meydana gelmiştir. Bu malzemeler renkli teller ile düzenlenip birleştirilmiştir. Bütün bu farklı Ana Tanrıça figürleri el yapımı Ağaç Yerleştirmesi üzerine asılarak “Samanyolu” isimli alanda sergilenmiştir.
Fotoğraflar: Ainara García, Selin Göksel
Uzun yıllardır bereketin, bolluğun, anneliğin simgesi olan Ana Tanrıça heykelcikleri buluntularından yola çıkarak üretimler yapmaktayım. Casa Algaia’da bulunduğum süre içinde Aguarón’un verimli topraklarına, sanatçıların yaratıcılıklarına, güçlü ve korkusuz kadınlara atıfta bulunarak Ana Tanrıçaların yeni versiyonlarını yapmak istedim. Ortaya çıkan Ana Tanrıçalardan bazılarının isimleri şu şekildedir; Geyik Kadın-Hayvanlar Tanrıçası, Deniz kızı, Keskin Tanrıça, Turkuaz Tanrıça, Tarihi Mavi Aguarón Tanrıçası, Geri Dönüşüm Tanrıçası, Bahçıvan-Bahçeler Tanrıçası ve Kırlangıç-Kuşlar Tanrıçası.
12 adet Ana Tanrıça figürü, Aguarón’un çöp depolama alanında bulduğum kırık seramik tabaklar, fayans, metal parçalarından ve ayrıca Casa Algaia arazisi içinde bulduğum plastik kapaklar, taşlar, çam kozalakları, ağaç kabukları ve dallarından meydana gelmiştir. Bu malzemeler renkli teller ile düzenlenip birleştirilmiştir. Bütün bu farklı Ana Tanrıça figürleri el yapımı Ağaç Yerleştirmesi üzerine asılarak “Samanyolu” isimli alanda sergilenmiştir.
Fotoğraflar: Ainara García, Selin Göksel
Uzun yıllardır bereketin, bolluğun, anneliğin simgesi olan Ana Tanrıça heykelcikleri buluntularından yola çıkarak üretimler yapmaktayım. Casa Algaia’da bulunduğum süre içinde Aguarón’un verimli topraklarına, sanatçıların yaratıcılıklarına, güçlü ve korkusuz kadınlara atıfta bulunarak Ana Tanrıçaların yeni versiyonlarını yapmak istedim. Ortaya çıkan Ana Tanrıçalardan bazılarının isimleri şu şekildedir; Geyik Kadın-Hayvanlar Tanrıçası, Deniz kızı, Keskin Tanrıça, Turkuaz Tanrıça, Tarihi Mavi Aguarón Tanrıçası, Geri Dönüşüm Tanrıçası, Bahçıvan-Bahçeler Tanrıçası ve Kırlangıç-Kuşlar Tanrıçası.
12 adet Ana Tanrıça figürü, Aguarón’un çöp depolama alanında bulduğum kırık seramik tabaklar, fayans, metal parçalarından ve ayrıca Casa Algaia arazisi içinde bulduğum plastik kapaklar, taşlar, çam kozalakları, ağaç kabukları ve dallarından meydana gelmiştir. Bu malzemeler renkli teller ile düzenlenip birleştirilmiştir. Bütün bu farklı Ana Tanrıça figürleri el yapımı Ağaç Yerleştirmesi üzerine asılarak “Samanyolu” isimli alanda sergilenmiştir.
Fotoğraflar: Ainara García, Selin Göksel
Uzun yıllardır bereketin, bolluğun, anneliğin simgesi olan Ana Tanrıça heykelcikleri buluntularından yola çıkarak üretimler yapmaktayım. Casa Algaia’da bulunduğum süre içinde Aguarón’un verimli topraklarına, sanatçıların yaratıcılıklarına, güçlü ve korkusuz kadınlara atıfta bulunarak Ana Tanrıçaların yeni versiyonlarını yapmak istedim. Ortaya çıkan Ana Tanrıçalardan bazılarının isimleri şu şekildedir; Geyik Kadın-Hayvanlar Tanrıçası, Deniz kızı, Keskin Tanrıça, Turkuaz Tanrıça, Tarihi Mavi Aguarón Tanrıçası, Geri Dönüşüm Tanrıçası, Bahçıvan-Bahçeler Tanrıçası ve Kırlangıç-Kuşlar Tanrıçası.
12 adet Ana Tanrıça figürü, Aguarón’un çöp depolama alanında bulduğum kırık seramik tabaklar, fayans, metal parçalarından ve ayrıca Casa Algaia arazisi içinde bulduğum plastik kapaklar, taşlar, çam kozalakları, ağaç kabukları ve dallarından meydana gelmiştir. Bu malzemeler renkli teller ile düzenlenip birleştirilmiştir. Bütün bu farklı Ana Tanrıça figürleri el yapımı Ağaç Yerleştirmesi üzerine asılarak “Samanyolu” isimli alanda sergilenmiştir.
Fotoğraflar: Ainara García, Selin Göksel
Uzun yıllardır bereketin, bolluğun, anneliğin simgesi olan Ana Tanrıça heykelcikleri buluntularından yola çıkarak üretimler yapmaktayım. Casa Algaia’da bulunduğum süre içinde Aguarón’un verimli topraklarına, sanatçıların yaratıcılıklarına, güçlü ve korkusuz kadınlara atıfta bulunarak Ana Tanrıçaların yeni versiyonlarını yapmak istedim. Ortaya çıkan Ana Tanrıçalardan bazılarının isimleri şu şekildedir; Geyik Kadın-Hayvanlar Tanrıçası, Deniz kızı, Keskin Tanrıça, Turkuaz Tanrıça, Tarihi Mavi Aguarón Tanrıçası, Geri Dönüşüm Tanrıçası, Bahçıvan-Bahçeler Tanrıçası ve Kırlangıç-Kuşlar Tanrıçası.
12 adet Ana Tanrıça figürü, Aguarón’un çöp depolama alanında bulduğum kırık seramik tabaklar, fayans, metal parçalarından ve ayrıca Casa Algaia arazisi içinde bulduğum plastik kapaklar, taşlar, çam kozalakları, ağaç kabukları ve dallarından meydana gelmiştir. Bu malzemeler renkli teller ile düzenlenip birleştirilmiştir. Bütün bu farklı Ana Tanrıça figürleri el yapımı Ağaç Yerleştirmesi üzerine asılarak “Samanyolu” isimli alanda sergilenmiştir.
Fotoğraflar: Ainara García, Selin Göksel
Uzun yıllardır bereketin, bolluğun, anneliğin simgesi olan Ana Tanrıça heykelcikleri buluntularından yola çıkarak üretimler yapmaktayım. Casa Algaia’da bulunduğum süre içinde Aguarón’un verimli topraklarına, sanatçıların yaratıcılıklarına, güçlü ve korkusuz kadınlara atıfta bulunarak Ana Tanrıçaların yeni versiyonlarını yapmak istedim. Ortaya çıkan Ana Tanrıçalardan bazılarının isimleri şu şekildedir; Geyik Kadın-Hayvanlar Tanrıçası, Deniz kızı, Keskin Tanrıça, Turkuaz Tanrıça, Tarihi Mavi Aguarón Tanrıçası, Geri Dönüşüm Tanrıçası, Bahçıvan-Bahçeler Tanrıçası ve Kırlangıç-Kuşlar Tanrıçası.
12 adet Ana Tanrıça figürü, Aguarón’un çöp depolama alanında bulduğum kırık seramik tabaklar, fayans, metal parçalarından ve ayrıca Casa Algaia arazisi içinde bulduğum plastik kapaklar, taşlar, çam kozalakları, ağaç kabukları ve dallarından meydana gelmiştir. Bu malzemeler renkli teller ile düzenlenip birleştirilmiştir. Bütün bu farklı Ana Tanrıça figürleri el yapımı Ağaç Yerleştirmesi üzerine asılarak “Samanyolu” isimli alanda sergilenmiştir.
Fotoğraflar: Ainara García, Selin Göksel
Uzun yıllardır bereketin, bolluğun, anneliğin simgesi olan Ana Tanrıça heykelcikleri buluntularından yola çıkarak üretimler yapmaktayım. Casa Algaia’da bulunduğum süre içinde Aguarón’un verimli topraklarına, sanatçıların yaratıcılıklarına, güçlü ve korkusuz kadınlara atıfta bulunarak Ana Tanrıçaların yeni versiyonlarını yapmak istedim. Ortaya çıkan Ana Tanrıçalardan bazılarının isimleri şu şekildedir; Geyik Kadın-Hayvanlar Tanrıçası, Deniz kızı, Keskin Tanrıça, Turkuaz Tanrıça, Tarihi Mavi Aguarón Tanrıçası, Geri Dönüşüm Tanrıçası, Bahçıvan-Bahçeler Tanrıçası ve Kırlangıç-Kuşlar Tanrıçası.
12 adet Ana Tanrıça figürü, Aguarón’un çöp depolama alanında bulduğum kırık seramik tabaklar, fayans, metal parçalarından ve ayrıca Casa Algaia arazisi içinde bulduğum plastik kapaklar, taşlar, çam kozalakları, ağaç kabukları ve dallarından meydana gelmiştir. Bu malzemeler renkli teller ile düzenlenip birleştirilmiştir. Bütün bu farklı Ana Tanrıça figürleri el yapımı Ağaç Yerleştirmesi üzerine asılarak “Samanyolu” isimli alanda sergilenmiştir.
Fotoğraflar: Ainara García, Selin Göksel
Uzun yıllardır bereketin, bolluğun, anneliğin simgesi olan Ana Tanrıça heykelcikleri buluntularından yola çıkarak üretimler yapmaktayım. Casa Algaia’da bulunduğum süre içinde Aguarón’un verimli topraklarına, sanatçıların yaratıcılıklarına, güçlü ve korkusuz kadınlara atıfta bulunarak Ana Tanrıçaların yeni versiyonlarını yapmak istedim. Ortaya çıkan Ana Tanrıçalardan bazılarının isimleri şu şekildedir; Geyik Kadın-Hayvanlar Tanrıçası, Deniz kızı, Keskin Tanrıça, Turkuaz Tanrıça, Tarihi Mavi Aguarón Tanrıçası, Geri Dönüşüm Tanrıçası, Bahçıvan-Bahçeler Tanrıçası ve Kırlangıç-Kuşlar Tanrıçası.
12 adet Ana Tanrıça figürü, Aguarón’un çöp depolama alanında bulduğum kırık seramik tabaklar, fayans, metal parçalarından ve ayrıca Casa Algaia arazisi içinde bulduğum plastik kapaklar, taşlar, çam kozalakları, ağaç kabukları ve dallarından meydana gelmiştir. Bu malzemeler renkli teller ile düzenlenip birleştirilmiştir. Bütün bu farklı Ana Tanrıça figürleri el yapımı Ağaç Yerleştirmesi üzerine asılarak “Samanyolu” isimli alanda sergilenmiştir.
Fotoğraflar: Ainara García, Selin Göksel











Demeter'den Sonra [Nehir adına]
Bir nehir kuruduğunda bütün bir evren sona erer.
Yaşamın temel unsuru ortadan kaybolduğunda ekosistemin karmaşık bağlantıları bozulur ve yavaş yavaş dağılır.
Efsaneye göre Demeter, kızı Persephone’nin Hades tarafından kaçırıldığını öğrendiğinde çok öfkelenir ve sonsuz bir yas tutar. Tanrıları cezalandırmak ve yas tutmak için, yıkıcı sonuçlarına rağmen hasat ve bereket tanrıçası olarak sorumlu olduğu görevlerini bırakmaya karar verir. Toprak kurumaya başlar, hasat başarısız olur, bitkiler verimlerini kaybeder, hayvanlar yiyecek kıtlığından ölür. Sonuç olarak, topraklar ve insanlar kuraklık ve kıtlıktan zarar görür.
Bizim sorgulamamız:
Bir nehrin son sözleri nelerdir?
Kuraklıktan sonra ne gelir?
"Demeter'den Sonra", kurumuş bir nehrin ve onunla birlikte kaybolan alemin sembolik bir yas yolculuğunu konu alıyor.
Bu hem coğrafi hem de zamansal bir araştırmadır:
İlki, suyun yokluğu ile çalışarak, boş bir nehir yatağının incelenmesidir.
İkincisi, mevcut iklim krizinin zaman çizelgesinde bundan sonra ne olacağına dair bir sorgulamadır.
Konsepti öneren: Plastic Art Performance Kolektifi
Performans ve Yaratım: Alina Tofan; Lucía Callén; Teresa Martí ve Porter Ellerman (müzik performansı); Georgiana Vlahbei (senaryo)

Yo no soy solo yo
"Ben sadece ben değilim" bu ifade bir konuşma sırasında ortaya çıktı. Bu ifadeye daha derinlemesine daldıkça, 2023 yazında Akbelen Ormanı'nda kesilen ağaçlardan biri için ağlayarak ağıt yakan köylü kadınla bağ kuruyordum, kesilen ağaçlarla bağ kuruyordum, Doğa'da yok olan her şeyle bağ kuruyordum...
Bedenimizi oluşturan trilyonlarca atom, 5 yıl sonra tamamen farklı yerlerde olacak... "Ben" dediğimiz şey nedir? İnsanlık olarak, tahrip ettiğimiz ve kirlettiğimiz Doğa'dan temelde farklı mıyız? - Derya Demiroğlu
Şarkı: Alberto Monreal
Çiçekler üzerinde uyuyan bir arı gibi,
Ektikleri toprak gibi – tohum saçanların,
Rüzgârdan önce bulutların sığınağı gibi,
Belleğim, hareketini bekleyecek.
Arı sürüleri çiçekli sahillerde uçuşurken,
Meyve bahçeleri ıslanırken -kabaran ırmaklarla,
Fırtına koparken -şiddetli karla,
Belleğim ansızın patlayacak.
Seni göreceğim, masum vahşi, seni göreceğim
Çıplak, yüz yüze,
Ne seni korkutacak bir şeyim olacak, ne de
Senden kaçabilecek bir şeyim...
Video: Ainara García

Akış
Uygulanabilir enstalasyon ve video dokümantasyonu, evri̇len bahçe.
İnsanlar yazar
Doğa verir
Çalınıyor
Soyuluyor
Kötü muamele yüzünden kurumuş
Gönülsüz bir tuzaktır
Tek taraflı
Asıl soru şu: Misafirler kendilerini hangi tarafta konumlandıracaklar?
Koordinasyon, yerleştirme, metinler, görseller, montaj: Daphne Targotay
Ses: Derya Demiroğlu
Görseller: Ainara Garcia
Katılımcılar: ExplorNJ, Selin Göksel, Gonca Gümüşayak, Jarek Lustych, Alberto Monreal, Mariona Ríos, Ana R. Espejo, Alina Tofan
Uygulanabilir enstalasyon ve video dokümantasyonu, evri̇len bahçe.
İnsanlar yazar
Doğa verir
Çalınıyor
Soyuluyor
Kötü muamele yüzünden kurumuş
Gönülsüz bir tuzaktır
Tek taraflı
Asıl soru şu: Misafirler kendilerini hangi tarafta konumlandıracaklar?
Koordinasyon, yerleştirme, metinler, görseller, montaj: Daphne Targotay
Ses: Derya Demiroğlu
Görseller: Ainara Garcia
Katılımcılar: ExplorNJ, Selin Göksel, Gonca Gümüşayak, Jarek Lustych, Alberto Monreal, Mariona Ríos, Ana R. Espejo, Alina Tofan
Uygulanabilir enstalasyon ve video dokümantasyonu, evri̇len bahçe.
İnsanlar yazar
Doğa verir
Çalınıyor
Soyuluyor
Kötü muamele yüzünden kurumuş
Gönülsüz bir tuzaktır
Tek taraflı
Asıl soru şu: Misafirler kendilerini hangi tarafta konumlandıracaklar?
Koordinasyon, yerleştirme, metinler, görseller, montaj: Daphne Targotay
Ses: Derya Demiroğlu
Görseller: Ainara Garcia
Katılımcılar: ExplorNJ, Selin Göksel, Gonca Gümüşayak, Jarek Lustych, Alberto Monreal, Mariona Ríos, Ana R. Espejo, Alina Tofan
Uygulanabilir enstalasyon ve video dokümantasyonu, evri̇len bahçe.
İnsanlar yazar
Doğa verir
Çalınıyor
Soyuluyor
Kötü muamele yüzünden kurumuş
Gönülsüz bir tuzaktır
Tek taraflı
Asıl soru şu: Misafirler kendilerini hangi tarafta konumlandıracaklar?
Koordinasyon, yerleştirme, metinler, görseller, montaj: Daphne Targotay
Ses: Derya Demiroğlu
Görseller: Ainara Garcia
Katılımcılar: ExplorNJ, Selin Göksel, Gonca Gümüşayak, Jarek Lustych, Alberto Monreal, Mariona Ríos, Ana R. Espejo, Alina Tofan




Düzen
"Düzen", izleyiciyi/ziyaretçiyi doğal olan ile insan arasındaki ikiliği sorgulamaya davet etmeyi amaçlayan bir video yerleştirmesidir. İçinde, insanın, doğal düzenin kaotik karmaşıklığı üzerinde nasıl düzenleme ve kontrol etme amacında olduğunu görürüz. Videoda “doğal olan”, insan anlayışı ve kullanımı için kasıtlı olarak yerleştirilmiş -bir ormanın, tek bir türün baskın olduğu ve başka herhangi bir ekosisteme yer vermeyecek şekilde matematiksel yönden düzenli bir şekilde yeniden ağaçlandırılması gibi- hayvan olmayan organik unsurların bir koleksiyonu olarak sunulmaktadır. Ayrıca video; alanın düzenli yapısını organik formlarıyla bozan, sürekli olası değişime maruz kalan ve insan kontrolü dışında bir yüzeye veya alan üzerinde; dışsal unsurlardan kaydedilmiş diğer seslerle bozulan ritmik bir ses ile yansıtılmaktadır.

Frutos
Bu rezidansı, doğanın içinde meyve ağaçlarıyla çevrili muhteşem bir yer olan Casa Algaia'da gerçekleştirebildiğimiz için şanslıydık ve bundan çok keyif aldık. Bu suluboya serisi, söz konusu meyvelerin dokularını ve renklerini araştırmayı, bu meyveler yendiğinde ve bizi beslediğinde yaşam döngüsünde nasıl yer aldıklarını ve yeni meyveleri büyüten toprağa besin ve tohum vermek üzere nasıl ayrıştıklarını keşfetmeyi amaçlar. Ölüm fikrini reddederiz, insanoğlu bu doğal döngüye karşı mücadele etmeye çalışır, oysa Doğa onu basitleştirir ve mevcut kılar. Jorge Manrique'in Coplas a la Muerte de su Padre adlı eserinde söylediği gibi: “Şimdi geçti ve bitti”.
Fotoğraflar: Ainara García
Bu rezidansı, doğanın içinde meyve ağaçlarıyla çevrili muhteşem bir yer olan Casa Algaia'da gerçekleştirebildiğimiz için şanslıydık ve bundan çok keyif aldık. Bu suluboya serisi, söz konusu meyvelerin dokularını ve renklerini araştırmayı, bu meyveler yendiğinde ve bizi beslediğinde yaşam döngüsünde nasıl yer aldıklarını ve yeni meyveleri büyüten toprağa besin ve tohum vermek üzere nasıl ayrıştıklarını keşfetmeyi amaçlar. Ölüm fikrini reddederiz, insanoğlu bu doğal döngüye karşı mücadele etmeye çalışır, oysa Doğa onu basitleştirir ve mevcut kılar. Jorge Manrique'in Coplas a la Muerte de su Padre adlı eserinde söylediği gibi: “Şimdi geçti ve bitti”.
Fotoğraflar: Ainara García
Bu rezidansı, doğanın içinde meyve ağaçlarıyla çevrili muhteşem bir yer olan Casa Algaia'da gerçekleştirebildiğimiz için şanslıydık ve bundan çok keyif aldık. Bu suluboya serisi, söz konusu meyvelerin dokularını ve renklerini araştırmayı, bu meyveler yendiğinde ve bizi beslediğinde yaşam döngüsünde nasıl yer aldıklarını ve yeni meyveleri büyüten toprağa besin ve tohum vermek üzere nasıl ayrıştıklarını keşfetmeyi amaçlar. Ölüm fikrini reddederiz, insanoğlu bu doğal döngüye karşı mücadele etmeye çalışır, oysa Doğa onu basitleştirir ve mevcut kılar. Jorge Manrique'in Coplas a la Muerte de su Padre adlı eserinde söylediği gibi: “Şimdi geçti ve bitti”.
Fotoğraflar: Ainara García
Bu rezidansı, doğanın içinde meyve ağaçlarıyla çevrili muhteşem bir yer olan Casa Algaia'da gerçekleştirebildiğimiz için şanslıydık ve bundan çok keyif aldık. Bu suluboya serisi, söz konusu meyvelerin dokularını ve renklerini araştırmayı, bu meyveler yendiğinde ve bizi beslediğinde yaşam döngüsünde nasıl yer aldıklarını ve yeni meyveleri büyüten toprağa besin ve tohum vermek üzere nasıl ayrıştıklarını keşfetmeyi amaçlar. Ölüm fikrini reddederiz, insanoğlu bu doğal döngüye karşı mücadele etmeye çalışır, oysa Doğa onu basitleştirir ve mevcut kılar. Jorge Manrique'in Coplas a la Muerte de su Padre adlı eserinde söylediği gibi: “Şimdi geçti ve bitti”.
Fotoğraflar: Ainara García
Bu rezidansı, doğanın içinde meyve ağaçlarıyla çevrili muhteşem bir yer olan Casa Algaia'da gerçekleştirebildiğimiz için şanslıydık ve bundan çok keyif aldık. Bu suluboya serisi, söz konusu meyvelerin dokularını ve renklerini araştırmayı, bu meyveler yendiğinde ve bizi beslediğinde yaşam döngüsünde nasıl yer aldıklarını ve yeni meyveleri büyüten toprağa besin ve tohum vermek üzere nasıl ayrıştıklarını keşfetmeyi amaçlar. Ölüm fikrini reddederiz, insanoğlu bu doğal döngüye karşı mücadele etmeye çalışır, oysa Doğa onu basitleştirir ve mevcut kılar. Jorge Manrique'in Coplas a la Muerte de su Padre adlı eserinde söylediği gibi: “Şimdi geçti ve bitti”.
Fotoğraflar: Ainara García
Bu rezidansı, doğanın içinde meyve ağaçlarıyla çevrili muhteşem bir yer olan Casa Algaia'da gerçekleştirebildiğimiz için şanslıydık ve bundan çok keyif aldık. Bu suluboya serisi, söz konusu meyvelerin dokularını ve renklerini araştırmayı, bu meyveler yendiğinde ve bizi beslediğinde yaşam döngüsünde nasıl yer aldıklarını ve yeni meyveleri büyüten toprağa besin ve tohum vermek üzere nasıl ayrıştıklarını keşfetmeyi amaçlar. Ölüm fikrini reddederiz, insanoğlu bu doğal döngüye karşı mücadele etmeye çalışır, oysa Doğa onu basitleştirir ve mevcut kılar. Jorge Manrique'in Coplas a la Muerte de su Padre adlı eserinde söylediği gibi: “Şimdi geçti ve bitti”.
Fotoğraflar: Ainara García
Bu rezidansı, doğanın içinde meyve ağaçlarıyla çevrili muhteşem bir yer olan Casa Algaia'da gerçekleştirebildiğimiz için şanslıydık ve bundan çok keyif aldık. Bu suluboya serisi, söz konusu meyvelerin dokularını ve renklerini araştırmayı, bu meyveler yendiğinde ve bizi beslediğinde yaşam döngüsünde nasıl yer aldıklarını ve yeni meyveleri büyüten toprağa besin ve tohum vermek üzere nasıl ayrıştıklarını keşfetmeyi amaçlar. Ölüm fikrini reddederiz, insanoğlu bu doğal döngüye karşı mücadele etmeye çalışır, oysa Doğa onu basitleştirir ve mevcut kılar. Jorge Manrique'in Coplas a la Muerte de su Padre adlı eserinde söylediği gibi: “Şimdi geçti ve bitti”.
Fotoğraflar: Ainara García
Bu rezidansı, doğanın içinde meyve ağaçlarıyla çevrili muhteşem bir yer olan Casa Algaia'da gerçekleştirebildiğimiz için şanslıydık ve bundan çok keyif aldık. Bu suluboya serisi, söz konusu meyvelerin dokularını ve renklerini araştırmayı, bu meyveler yendiğinde ve bizi beslediğinde yaşam döngüsünde nasıl yer aldıklarını ve yeni meyveleri büyüten toprağa besin ve tohum vermek üzere nasıl ayrıştıklarını keşfetmeyi amaçlar. Ölüm fikrini reddederiz, insanoğlu bu doğal döngüye karşı mücadele etmeye çalışır, oysa Doğa onu basitleştirir ve mevcut kılar. Jorge Manrique'in Coplas a la Muerte de su Padre adlı eserinde söylediği gibi: “Şimdi geçti ve bitti”.
Fotoğraflar: Ainara García
Bu rezidansı, doğanın içinde meyve ağaçlarıyla çevrili muhteşem bir yer olan Casa Algaia'da gerçekleştirebildiğimiz için şanslıydık ve bundan çok keyif aldık. Bu suluboya serisi, söz konusu meyvelerin dokularını ve renklerini araştırmayı, bu meyveler yendiğinde ve bizi beslediğinde yaşam döngüsünde nasıl yer aldıklarını ve yeni meyveleri büyüten toprağa besin ve tohum vermek üzere nasıl ayrıştıklarını keşfetmeyi amaçlar. Ölüm fikrini reddederiz, insanoğlu bu doğal döngüye karşı mücadele etmeye çalışır, oysa Doğa onu basitleştirir ve mevcut kılar. Jorge Manrique'in Coplas a la Muerte de su Padre adlı eserinde söylediği gibi: “Şimdi geçti ve bitti”.
Fotoğraflar: Ainara García
Bu rezidansı, doğanın içinde meyve ağaçlarıyla çevrili muhteşem bir yer olan Casa Algaia'da gerçekleştirebildiğimiz için şanslıydık ve bundan çok keyif aldık. Bu suluboya serisi, söz konusu meyvelerin dokularını ve renklerini araştırmayı, bu meyveler yendiğinde ve bizi beslediğinde yaşam döngüsünde nasıl yer aldıklarını ve yeni meyveleri büyüten toprağa besin ve tohum vermek üzere nasıl ayrıştıklarını keşfetmeyi amaçlar. Ölüm fikrini reddederiz, insanoğlu bu doğal döngüye karşı mücadele etmeye çalışır, oysa Doğa onu basitleştirir ve mevcut kılar. Jorge Manrique'in Coplas a la Muerte de su Padre adlı eserinde söylediği gibi: “Şimdi geçti ve bitti”.
Fotoğraflar: Ainara García











İçinde Kaybolduğum Manzaralar
Her sabah üzüm bağları arasında çıktığım yürüyüşlerde, sabah serinliğini tenimde hissettim, kuşların farklı dillerdeki şarkılarını dinledim, rüzgarın sakince otları hareket ettirmesini, güneşin yavaşça dağların arkasından çıkarak doğuşunu ve bu sırada gölgelerin, renklerin ağaçlar üzerinde nasıl da değiştiğini gözlemledim. Bu sonsuzluk hissi veren mekanda kendimi çok mutlu hissettim.
Aguarón’un Doğası, benim daha çok kendim olma ve Doğanın içine girip kaybolma hissini yarattı. Bu hisleri suluboyalar yolu ile aktarmak istedim, fakat renkler ve fırça izleri tüm hikayeyi anlatmak için çok da yeterli gelmedi, o zaman harf damgaları ile kelimeler, cümleler ve hatta bir şiir ekledim resimlerime. Genellikle yalnız çalışan bir sanatçı olmama rağmen 6 resimden 2’sinde fotoğrafçı ve şair Ainara García ile ortak çalışma yaptık. Bir resmime 3 mısralık bir şiir yazdı ve diğer resme ise uygun kelimeler önerdi. Farklı disiplerin bir araya gelmesi fikrini ve ortaya çıkan sanatla daha da zenginleştiğimi hissettim. Güzel sözleri için Ainara’ya teşekkür ederim.
Suluboya resimler el yapımı Ağaç Yerleştirmesinin ayakları arasında, toprak zemin üzerinde sergilenmiştir.
Her sabah üzüm bağları arasında çıktığım yürüyüşlerde, sabah serinliğini tenimde hissettim, kuşların farklı dillerdeki şarkılarını dinledim, rüzgarın sakince otları hareket ettirmesini, güneşin yavaşça dağların arkasından çıkarak doğuşunu ve bu sırada gölgelerin, renklerin ağaçlar üzerinde nasıl da değiştiğini gözlemledim. Bu sonsuzluk hissi veren mekanda kendimi çok mutlu hissettim.
Aguarón’un Doğası, benim daha çok kendim olma ve Doğanın içine girip kaybolma hissini yarattı. Bu hisleri suluboyalar yolu ile aktarmak istedim, fakat renkler ve fırça izleri tüm hikayeyi anlatmak için çok da yeterli gelmedi, o zaman harf damgaları ile kelimeler, cümleler ve hatta bir şiir ekledim resimlerime. Genellikle yalnız çalışan bir sanatçı olmama rağmen 6 resimden 2’sinde fotoğrafçı ve şair Ainara García ile ortak çalışma yaptık. Bir resmime 3 mısralık bir şiir yazdı ve diğer resme ise uygun kelimeler önerdi. Farklı disiplerin bir araya gelmesi fikrini ve ortaya çıkan sanatla daha da zenginleştiğimi hissettim. Güzel sözleri için Ainara’ya teşekkür ederim.
Suluboya resimler el yapımı Ağaç Yerleştirmesinin ayakları arasında, toprak zemin üzerinde sergilenmiştir.
Her sabah üzüm bağları arasında çıktığım yürüyüşlerde, sabah serinliğini tenimde hissettim, kuşların farklı dillerdeki şarkılarını dinledim, rüzgarın sakince otları hareket ettirmesini, güneşin yavaşça dağların arkasından çıkarak doğuşunu ve bu sırada gölgelerin, renklerin ağaçlar üzerinde nasıl da değiştiğini gözlemledim. Bu sonsuzluk hissi veren mekanda kendimi çok mutlu hissettim.
Aguarón’un Doğası, benim daha çok kendim olma ve Doğanın içine girip kaybolma hissini yarattı. Bu hisleri suluboyalar yolu ile aktarmak istedim, fakat renkler ve fırça izleri tüm hikayeyi anlatmak için çok da yeterli gelmedi, o zaman harf damgaları ile kelimeler, cümleler ve hatta bir şiir ekledim resimlerime. Genellikle yalnız çalışan bir sanatçı olmama rağmen 6 resimden 2’sinde fotoğrafçı ve şair Ainara García ile ortak çalışma yaptık. Bir resmime 3 mısralık bir şiir yazdı ve diğer resme ise uygun kelimeler önerdi. Farklı disiplerin bir araya gelmesi fikrini ve ortaya çıkan sanatla daha da zenginleştiğimi hissettim. Güzel sözleri için Ainara’ya teşekkür ederim.
Suluboya resimler el yapımı Ağaç Yerleştirmesinin ayakları arasında, toprak zemin üzerinde sergilenmiştir.
Her sabah üzüm bağları arasında çıktığım yürüyüşlerde, sabah serinliğini tenimde hissettim, kuşların farklı dillerdeki şarkılarını dinledim, rüzgarın sakince otları hareket ettirmesini, güneşin yavaşça dağların arkasından çıkarak doğuşunu ve bu sırada gölgelerin, renklerin ağaçlar üzerinde nasıl da değiştiğini gözlemledim. Bu sonsuzluk hissi veren mekanda kendimi çok mutlu hissettim.
Aguarón’un Doğası, benim daha çok kendim olma ve Doğanın içine girip kaybolma hissini yarattı. Bu hisleri suluboyalar yolu ile aktarmak istedim, fakat renkler ve fırça izleri tüm hikayeyi anlatmak için çok da yeterli gelmedi, o zaman harf damgaları ile kelimeler, cümleler ve hatta bir şiir ekledim resimlerime. Genellikle yalnız çalışan bir sanatçı olmama rağmen 6 resimden 2’sinde fotoğrafçı ve şair Ainara García ile ortak çalışma yaptık. Bir resmime 3 mısralık bir şiir yazdı ve diğer resme ise uygun kelimeler önerdi. Farklı disiplerin bir araya gelmesi fikrini ve ortaya çıkan sanatla daha da zenginleştiğimi hissettim. Güzel sözleri için Ainara’ya teşekkür ederim.
Suluboya resimler el yapımı Ağaç Yerleştirmesinin ayakları arasında, toprak zemin üzerinde sergilenmiştir.
Her sabah üzüm bağları arasında çıktığım yürüyüşlerde, sabah serinliğini tenimde hissettim, kuşların farklı dillerdeki şarkılarını dinledim, rüzgarın sakince otları hareket ettirmesini, güneşin yavaşça dağların arkasından çıkarak doğuşunu ve bu sırada gölgelerin, renklerin ağaçlar üzerinde nasıl da değiştiğini gözlemledim. Bu sonsuzluk hissi veren mekanda kendimi çok mutlu hissettim.
Aguarón’un Doğası, benim daha çok kendim olma ve Doğanın içine girip kaybolma hissini yarattı. Bu hisleri suluboyalar yolu ile aktarmak istedim, fakat renkler ve fırça izleri tüm hikayeyi anlatmak için çok da yeterli gelmedi, o zaman harf damgaları ile kelimeler, cümleler ve hatta bir şiir ekledim resimlerime. Genellikle yalnız çalışan bir sanatçı olmama rağmen 6 resimden 2’sinde fotoğrafçı ve şair Ainara García ile ortak çalışma yaptık. Bir resmime 3 mısralık bir şiir yazdı ve diğer resme ise uygun kelimeler önerdi. Farklı disiplerin bir araya gelmesi fikrini ve ortaya çıkan sanatla daha da zenginleştiğimi hissettim. Güzel sözleri için Ainara’ya teşekkür ederim.
Suluboya resimler el yapımı Ağaç Yerleştirmesinin ayakları arasında, toprak zemin üzerinde sergilenmiştir.
Her sabah üzüm bağları arasında çıktığım yürüyüşlerde, sabah serinliğini tenimde hissettim, kuşların farklı dillerdeki şarkılarını dinledim, rüzgarın sakince otları hareket ettirmesini, güneşin yavaşça dağların arkasından çıkarak doğuşunu ve bu sırada gölgelerin, renklerin ağaçlar üzerinde nasıl da değiştiğini gözlemledim. Bu sonsuzluk hissi veren mekanda kendimi çok mutlu hissettim.
Aguarón’un Doğası, benim daha çok kendim olma ve Doğanın içine girip kaybolma hissini yarattı. Bu hisleri suluboyalar yolu ile aktarmak istedim, fakat renkler ve fırça izleri tüm hikayeyi anlatmak için çok da yeterli gelmedi, o zaman harf damgaları ile kelimeler, cümleler ve hatta bir şiir ekledim resimlerime. Genellikle yalnız çalışan bir sanatçı olmama rağmen 6 resimden 2’sinde fotoğrafçı ve şair Ainara García ile ortak çalışma yaptık. Bir resmime 3 mısralık bir şiir yazdı ve diğer resme ise uygun kelimeler önerdi. Farklı disiplerin bir araya gelmesi fikrini ve ortaya çıkan sanatla daha da zenginleştiğimi hissettim. Güzel sözleri için Ainara’ya teşekkür ederim.
Suluboya resimler el yapımı Ağaç Yerleştirmesinin ayakları arasında, toprak zemin üzerinde sergilenmiştir.
Her sabah üzüm bağları arasında çıktığım yürüyüşlerde, sabah serinliğini tenimde hissettim, kuşların farklı dillerdeki şarkılarını dinledim, rüzgarın sakince otları hareket ettirmesini, güneşin yavaşça dağların arkasından çıkarak doğuşunu ve bu sırada gölgelerin, renklerin ağaçlar üzerinde nasıl da değiştiğini gözlemledim. Bu sonsuzluk hissi veren mekanda kendimi çok mutlu hissettim.
Aguarón’un Doğası, benim daha çok kendim olma ve Doğanın içine girip kaybolma hissini yarattı. Bu hisleri suluboyalar yolu ile aktarmak istedim, fakat renkler ve fırça izleri tüm hikayeyi anlatmak için çok da yeterli gelmedi, o zaman harf damgaları ile kelimeler, cümleler ve hatta bir şiir ekledim resimlerime. Genellikle yalnız çalışan bir sanatçı olmama rağmen 6 resimden 2’sinde fotoğrafçı ve şair Ainara García ile ortak çalışma yaptık. Bir resmime 3 mısralık bir şiir yazdı ve diğer resme ise uygun kelimeler önerdi. Farklı disiplerin bir araya gelmesi fikrini ve ortaya çıkan sanatla daha da zenginleştiğimi hissettim. Güzel sözleri için Ainara’ya teşekkür ederim.
Suluboya resimler el yapımı Ağaç Yerleştirmesinin ayakları arasında, toprak zemin üzerinde sergilenmiştir.
Her sabah üzüm bağları arasında çıktığım yürüyüşlerde, sabah serinliğini tenimde hissettim, kuşların farklı dillerdeki şarkılarını dinledim, rüzgarın sakince otları hareket ettirmesini, güneşin yavaşça dağların arkasından çıkarak doğuşunu ve bu sırada gölgelerin, renklerin ağaçlar üzerinde nasıl da değiştiğini gözlemledim. Bu sonsuzluk hissi veren mekanda kendimi çok mutlu hissettim.
Aguarón’un Doğası, benim daha çok kendim olma ve Doğanın içine girip kaybolma hissini yarattı. Bu hisleri suluboyalar yolu ile aktarmak istedim, fakat renkler ve fırça izleri tüm hikayeyi anlatmak için çok da yeterli gelmedi, o zaman harf damgaları ile kelimeler, cümleler ve hatta bir şiir ekledim resimlerime. Genellikle yalnız çalışan bir sanatçı olmama rağmen 6 resimden 2’sinde fotoğrafçı ve şair Ainara García ile ortak çalışma yaptık. Bir resmime 3 mısralık bir şiir yazdı ve diğer resme ise uygun kelimeler önerdi. Farklı disiplerin bir araya gelmesi fikrini ve ortaya çıkan sanatla daha da zenginleştiğimi hissettim. Güzel sözleri için Ainara’ya teşekkür ederim.
Suluboya resimler el yapımı Ağaç Yerleştirmesinin ayakları arasında, toprak zemin üzerinde sergilenmiştir.









Derya Demiroğlu #01
Video 1’40’’
Toprağın canlı varlığına dair bir metafor. Toprak, ayakların basabilmesi için, insanın medeniyetini kurabilmesi için bir zemin, aynı zamanda canlı bir varlık. Toprağın içindeki devinimleri, yaşamsal değişim ve dönüşümü hareket eden bir insan bedeni temsil ediyor. Hücreler değişiyor, bölünüyor, çoğalıyor, yok oluyor. Bu yaşamsal döngü her zaman görülebilir olmasa da devam ediyor; sahne boş kalıyor ancak sesler ve gölgeler sürüyor. Dikdörtgensel bir formla çerçevelenmiş dar bir alanda temsil edilen yaşamsal süreç, aynı zamanda karantina döneminde sınırlanan insanın haline bir atıf; insan bir hücreye kapatılmış gibi. Ancak yaşamsal döngü –toprakta olduğu gibi- içeride devam ediyor.
Video 1’40’’
Su. Dihidrojen monoksit. Yaşamın kaynağı. İnsan bir okyanus yaratabilir mi? Ya da okyanustaki bir damla suyu? Suyun labaratuvar ortamında üretilebilmesi için çok yüksek sayıda oksijen ve hidrojen atomunun sağlanması gerekir, kimyasal tepkime gerçekleşirken de yanıcı olan hidrojen ve yakıcı olan oksijenin etkileşimi ile büyük bir enerji, patlama açığa çıkar. Üretilen su ise miktar olarak oldukça azdır, bu nedenle labaratuvar ortamında üretilmesi akılcı değildir. Sadece bir su damlasının değeri bu şekilde belki açıklanabilir.
Bütün su döngüsünün minimal ve maksimal temsilleri videoda kontrastla bir araya gelir. Sessizlikte birkaç damla su ve gürül gürül dalgalarıyla büyük bir su kütlesi aynı özün ve döngünün en asgari ve en kudretli yönlerine işaret eder. 2020 karantina döneminde üretilen bu iş aynı zamanda evine kapanan insanın Doğayı kendi ortamında arayışına verilen yanıtlardan biridir. “Okyanusta bir damla olmak, okyanus olmaktır yine de.”
Video 1’8’’
Bir haiku ve dans eden bir beden ‘cansız’ tahtanın özlemini temsil ederler. ‘Cansız bir tahta’ insan dünyasında hala bir işlevle var olmakta, yaşamaktadır ve ormandan bir mirastır. İnsanın günlük yaşamındaki nesnelerin kaynaklarına ve bu kaynakların Doğa ile bağına animizm perspektifinden bir bakış. Modern insanın yaşam alanında başka neler Doğa ile bağlantılı?
Video 1’4’’
Bir bendir, ağaçtan ve deriden yapılmış. Ahşap bir zemin, ağaçtan yapılmış. Hepsi doğadan elementler. Bendir görsel olarak yine –Doğadan- ay’ı çağrıştırıyor. Eller, dokular, sesler kendi süreçlerinde etkileşiyor ve sonunda yaşamsal ve bütünsel bir ritme dönüşüyor: kalbin atışı, can, yaşam, insan, ‘ben’. Bu video işi, 2020 karantina döneminde modern insanın doğayı kendi ortamında arayışına verilen yanıtlardan biridir; insanın ortamının ve bizzat kendisinin Doğaya dair özüne vurgu yapar.
Video 1'38''
İki el hareket eder, etkileşir, iletişir, savaşır, barışır, bir çeşit akış, bir devinim yaratır; bu devinim, Doğadaki türlerin yaşamları ya da iki insan veya hayvan arasındaki ilişkinin metaforudur. Belki de bir organizmanın içine hastalık yapan bir virüs girdiğinde oluşan süreci anlatmaktadır ya da bir insanın içsel hesaplaşmalarını somutlaştırmaktadır. Eller neyi çağrıştırırsa çağrıştırsın, birbirlerinden ayrı değildirler ve birlikte bir bütünlük yaratırlar, Doğa ile bağlantılı bir bütünlük.